Bülent Kaya - Eğitimci
Hayat, sürekli bir denge ve karşıtlık oyunu içerisinde gelişir. Bu dengeyi sağlayan hem zihinsel hem de fiziksel uyumdur. İnsan bedeninde bu dengeyi oluşturan temel unsurlardan biri iç kulaktır. İç kulak, bedenin hareketini, yer-yön algısını ve dengeyi sağlar. Tıpkı bisiklet sürmek gibi, iç kulak güçlendikçe matematik gibi soyut düşünme becerilerinde de başarı artar. Bu denge, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel açıdan da hayati önem taşır. Çocukların iç dünyasını dengede tutmak adına, zaman zaman sakinleştirici aktivitelerle rahatlatmak ya da enerjilerini doğru yönlendirmek gerekebilir.
Hayatın bize borçlu olmadığı bilincine vardığımızda, beklentilerimizi kontrol altına almayı öğreniriz. Oğuz Atay'ın sözleriyle ifade edersek, "Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım" cümlesindeki hiç yaşamamak bir hata olurdu. Hayat, ne kadar kaotik olursa olsun, içindeki güzellikleri görme ve o anı değerlendirme fırsatını sunar. Tıpkı vahşi bir kaplanla karşılaştığımızda çiçeklerin güzelliğini algılayamayacağımız gibi, zorluklar karşısında da gözümüzü açıp hayatın sunduğu fırsatları fark etmek önemlidir.
İnsan ilişkileri de bu zıtlıkların bir parçasıdır. Karşılaştığımız her insan, hayatımıza bir şeyler katar. Kendimizi geliştirmek için, tıpkı kasapların bıçaklarını birbirine sürterek keskinleştirdiği gibi, kendimizden daha iyi olanlarla dostluk kurmalıyız. Bu karşıtlıklar ve farkındalıklar, bireyin gelişimine katkıda bulunur ve sonunda başarılı olmasına zemin hazırlar.
Sanat, bilim ve matematik gibi disiplinler de iç içe geçmiş bir denge oyununu temsil eder. Başarı, zorluklarla mücadele ederek ve emek harcayarak kazanılır. Richard Feynman’ın dediği gibi, "Üretmediğiniz bir şeyi anlayamazsınız." Anlamak için üretmeli, denemeli ve öğrenmeliyiz. Bu süreç, hayatın karmaşıklığını anlamak ve ona uyum sağlamak için sabır, çaba ve bilinç gerektirir.
Hayatın bilinmezlikleri, insanın büyümesi ve gelişmesi için kaçınılmazdır. Tıpkı tarıma elverişli bir toprak tabakasının oluşumunun uzun yıllar alması gibi, insan yaşamında da olgunlaşmak zaman alır. Zorluklarla başa çıkabilmek, bu süreçleri anlamak kadar önemlidir. Bazen geride bir şeyler bırakmak, ilerleyebilmek için gereklidir. Doğanın döngüsü de bizlere hayat hakkında pek çok şey öğretir. Ağustos böcekleri, ömürlerinin büyük bir kısmını toprak altında geçirip yalnızca kısa bir süre yaşar; bu durum, hayatın her anını değerlendirmenin önemini vurgular.
İbn-i Sina’nın “Yumurtanın kabuğu içeriden kırılırsa hayat başlar, dışarıdan kırılırsa sona erer” sözü, içsel değişimin kritik önemini ifade eder. Gerçek değişim, dışarıdan gelen baskılarla değil, içten gelen bir dönüşümle gerçekleşir. Hayatın karmaşıklığı içinde, bireyler çoğu zaman korkuları yüzünden harekete geçemezler. Oğuz Atay’ın sözleri yine burada devreye girer: “Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım.” Bu korkuların üstesinden gelmek, hayatın gerçek anlamını bulmak için gereklidir. Kendini sınırlamadan yaşamak, insanın özgürlüğüne açılan kapıdır.
Eğitimde Zıtlıkların ve Dengelerin Rolü
Eğitim, bireylerin potansiyelini ortaya çıkarmak için temel bir araçtır. Bireyin gelişiminde; sosyal, fiziksel, duygusal, dilsel ve bilişsel alanlarda katkı sağlamak üzere tasarlanmalıdır. Eğitimde başarı, yalnızca bilgi aktarımı ile değil, aynı zamanda bireyin içsel potansiyelini açığa çıkarmakla mümkündür. Skinner’ın “Öğrendiklerimizi unuttuktan sonra geriye kalanına eğitim denir” sözü, eğitim anlayışını yeniden düşünmemizi sağlar. Öğrencilerin bilgileri yaşamda neden, nerede ve ne zaman kullanılabileceği öğretilmelidir.
Eğitimde eğlence unsuru eklenmeli, öğrencilerin öğrenme süreçleri ilgi alanlarına ve öğrenme stillerine uygun hale getirilmelidir. Özellikle, öğrencilerin yüzde otuzunun özel programlarla desteklenmesi gereklidir. Sınavlar, sadece hesap sorma amaçlı değil, aynı zamanda öğrencilerin gelişimlerini takip etme aracı olarak kullanılmalıdır. Eğitimde nitelik ile hakkaniyeti birleştirerek esneklik kültürüne sahip olmak, geleceğin eğitim sistemlerini şekillendirecektir.
Çocuklar, potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için uygun bir ortamda, özgürce büyümeye teşvik edilmelidir. Her çocuğun kökleri derinlere inmelidir; bu, onların büyük hayatta sağlam adımlarla ilerlemeleri için gereklidir. Eğitimde sabır ve dikkat gerektiren bu süreç, bireylerin zıtlıklarla başa çıkmalarını, farklılıkları kucaklamalarını ve en önemlisi kendilerini gerçekleştirmelerini sağlar.
Sonuç olarak, hayatın karmaşıklığı ve zıtlıkların dengesi hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyüme ve gelişim için vazgeçilmezdir. Bu dengeyi sağlamak, bireylerin ve toplumların potansiyelini açığa çıkaracak, insanları daha özgür ve yaratıcı kılacaktır. Her zorluğun, bir fırsatın habercisi olduğunu unutmamak gerekir.