Yazı: Selim Toprak...
1940 yılında Batman’ın Basorke köyünde dünyaya gelen Necat Nasıroğlu, adeta yokluktan zirveye uzanan bir yaşamın sembolü olmuştur. O, kamyon şoförlüğünden bir holdinge dönüşen başarı öyküsüyle yalnızca bir iş insanı olarak değil, aynı zamanda bir kanaat önderi, bir eğitim sevdalısı ve toplumsal sorumluluğun bilincinde olan bir halk adamı olarak da tarihe geçmiştir.
Onunla ilk karşılaşmamız, Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinden birinde, 12 Eylül darbesinin baskılarının yoğun yaşandığı bir süreçte, bir kutlama konvoyunda gerçekleşti. O dönemde Kürtlerin büyük bir kısmı CHP’yi desteklemekteydi. Seçimlerde birçok il ve ilçede demokrasi galip gelmişti. Bu ilçe gezilerinde yolumuz kesişti ve o günden vefatına kadar sürecek dostluğumuzun temelleri atıldı. O bana “Selim Hoca”, ben de ona “Ape Hacî” demeye başlamıştım. Kendisiyle olan bu sıcak bağ, hayatımda iz bırakan birçok anıya ev sahipliği yaptı.
Bir gün ona hayatını bir belgeselle anlatmayı teklif ettiğimde, bu mütevazı adam bana gülümseyerek, “Hocam, bu saatten sonra beni artist mi yapacaksın?” diye sormuştu. Ancak şunu biliyordum ki, Ape Hacî’nin yaşam öyküsü, yalnızca bir belgeselle değil, bir ders olarak üniversitelerde okutulsa dahi hak ettiği değeri bulmayacak kadar doluydu. O, köyünün yollarında kamyon sürerken başladığı bu serüveni bir holding patronluğuna kadar taşımış, ülkemizde nadir rastlanan böylesi bir yükselişin sembolü olmuştu.
Ape Hacî’nin hayatında en dikkat çeken özelliklerden biri, eğitime verdiği önemdir. O, sadece kendi çocuklarını değil, binlerce öğrenciyi burs vererek okutmuş, onların geleceğe sağlam adımlarla ilerlemesine vesile olmuştur. Kız ve erkek ayrımı yapmadan tüm çocuklarını okutması, onun modern ve ileri görüşlü bir insan olduğunu gösterir. Ape Hacî için bir ülkenin kalkınması, ancak okumuş ve aydın bir nesille mümkündü. Ona göre Türkiye’nin en büyük sorunu, ‘olmamışlık’ ve cehaletten kaynaklanan gerilikti. Bu sebeple eğitimi sadece bireysel bir başarı değil, toplumsal bir zorunluluk olarak görmüştü.
Kendisi sadece bireysel hayatıyla değil, bölgedeki toplumsal yapıyı değiştiren bir kanaat önderi olarak da derin izler bıraktı. Birçok okul, medrese ve hatta üniversite binası yaparak, eğitime olan desteğini sadece sözde bırakmadı, bunu somut yatırımlara dönüştürdü. Bölgedeki pek çok insanın hayatına dokunmuş, onların önünü açmış ve her zaman onlara yol göstermiştir. Ülkenin gündemini yakından takip eden, memleket meselelerine kafa yoran ve her daim aydın bir kişilik olarak hareket eden Ape Hacî, bölgenin ve Türkiye’nin önde gelen figürlerinden biri oldu. Düşünceleri, olaylara bakış açısı ve topluma olan katkıları, onu yalnızca bölgesel değil, ulusal bir kanaat önderi haline getirdi.
Ticaretin içinde doğmuş ve büyümüştü. Ticareti hayatının bir parçası yapmış olmasına rağmen hiçbir zaman sadece para kazanmayı amaçlayan bir iş insanı olmadı. O, aynı zamanda topluma nasıl katkı sağlayacağını düşünen, insanlarla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni esas alan biriydi. Bu yüzden de çevresinde büyük bir saygınlık kazanmıştı. Necat Nasıroğlu’nun insanlarla kurduğu bu sıcak ve samimi ilişkiler, onun sadece bir iş insanı değil, halkın içinden gelen ve halkın içinden biriydi.
Onu anlatmak yalnızca bir başarı öyküsünü kaleme almak değil, aynı zamanda bir toplumun gelişimine, aydınlanmasına katkı sunan bir yaşamı, bir düşünceyi ve bir felsefeyi dile getirmek demektir. Ape Hacî, toplumsal sorumluluğu, eğitime verdiği önem ve ülke meselelerine olan hassasiyeti ile yalnızca bir iş insanı değil, aynı zamanda bir halk kahramanıydı. Onunla geçirdiğimiz zamanlar ve paylaştığımız anılar hafızamda hep canlı kalacak.
Bir gün Necat Nasıroğlu’nun yaşamı okullarda ders olarak okutulursa şaşırmam. Çünkü o, bir insanın yokluktan nasıl bir varlık inşa edebileceğini, azim ve kararlılıkla nelerin başarılabileceğini gösteren bir örnektir. O sadece Batman’ın değil, Türkiye’nin de değerli bir insanı olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.
Ape Hacî’nin yaşamını anlatmak için kelimeler ne kadar yeterli olur bilmiyorum ama onun ardında bıraktığı izler, yaşadığı hayatın ne kadar değerli ve anlamlı olduğunu her zaman hatırlatacaktır. Onu ne kadar anlatsam, anlattıklarım hep bir eksik kalır. Her yıl 9 Ocak’ta, ölüm yıldönümünde; onu saygı, özlem ve rahmetle hatırlayıp anacağım.
Editor : Yusuf Kavak