Gündem

Gazetecilikte Yarım Asır: Mehmet Çelik’in Hikâyesi

Mehmet Çelik, Türkiye Basını’nın 50 yıllık emekçilerinden biri…

Gazetecilikte Yarım Asır: Mehmet Çelik’in Hikâyesi
22-03-2025 23:04

1970’li yıllarda Mardin’in Savur İlçesi’nde henüz gencecik bir delikanlı iken başladığı gazetecilik serüvenini bugün de Mardin’de sürdürüyor. Yıllarca ulusal televizyon kanalları ve haber ajanslarında temsilcilik yapmış, Güneydoğu’nun topraklarından Türkiye’ye haber üretip durmuş. Aynı zamanda 9 ili kapsayan Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu’nun da Genel Başkanlığını yapıyor uzun zamandır. ‘İnsan’ odaklı yaşam felsefesi ile artık bir duayen… Yeni nesil gazeteciler için örnek bir şahsiyet… Zorluklarla dolu yaşam hikâyesi ve 50 yılı bulan gazetecilik mesleğinde edindiği başarıları anlatırken de pek bir mütevazıydı. Gelecek nesillere iyi bir rol model olması açısından gerçekleştirdiğimiz bu keyifli sohbeti, siz Kadraj Dergisi okurları için derledik. İşte bir Mehmet Çelik sohbeti…

-Sayın Çelik, sizi yakından tanımak isteriz. Bugüne kadar neler yaptınız, nerelerde görev aldınız? Hayat hikâyenizi kısaca paylaşır mısınız?
Mardin’in Savur ilçesine bağlı İçören köyünde hayata gözlerimi açtım. Çarıklı başladığım ilkokulda Türkçe ile tanıştım. Okumak için köyden çıkan üçüncü kişi oldum. Savur ilçesinde ilk kez elektrikle tanıştım. Balığı ilk kez Savur’da yedim ve en önemlisi Türkçeyi kör topal Savur’da öğrendim. Sonra Batman Lisesi… Batman Lisesinin takıntısız ikinci mezunları arasındayım. Erzurum Yüksek İslam Enstitüsüne kayıt yaptırmaktan son anda vazgeçtim. Savur ilçesinde memuriyet hayatı başladı. Mektupla öğretim, sonrasında Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümünü tamamladım. Hayat merdivenlerinde karşılaştığım acımasız sevdalar ve acılar yaşam felsefesine farklı bir pencereden bakmamı ve mücadele ruhumu güçlendirdi. Arkamda duran ne dayım ne kollayanım olmadı, tırnaklarımla kazıyarak bir yerlere gelmeye çalıştım. Geriye dönüp baktığımda pişmanlıklarımla birlikte, mutluluklarım ve hayata dair kazanımlarımla huzur buluyorum.

-50 yıldır gazetecilik hayatınızda artık duayen isimlerden biri oldunuz. Söyler misiniz, mesleğe nasıl başladınız?
Savur Sağlık Ocağına atandığımda, duygu yüklü, hak ve hukuk hassasiyeti yüksek, olaylara duyarlı bir köy delikanlısıydım. O dönemlerde Savur’da değer verdiğim meslektaşım Yetkin Kavak Hürriyet Muhabirliğini yapıyordu. Beni de Türk Haberler Ajansı için önerdi. Rahmeti Özcan Bolkol Diyarbakır Büro Şefiydi. Ve 1973 yılında İlçe Muhabirliği serüveni başladı. Daha sonra Rahmetli Büro Şefi Aziz Korkmaz döneminde Hürriyet ilçe temsilciliğini yaptım. 1984 yılında Ertuğrul Pirinçcioğlu Büro Şefliği döneminde Mardin Milliyet Temsilciliği, aynı zamanda Valilik Basın Müşavirliği görevini yürüttüm. 1992 yılında Kadro İhdas edilince Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini sürdürdüm. Bu arada NTV, Anadolu Ajansı, TRT, Ekspres, Sabah, Günaydın ve Cumhuriyet Gazetesinin de aralıklarla temsilciliklerini yaptım. Olayların yoğun yaşandığı o dönemlerde gazeteler bölgede muhabir bulmada zorluk çekiyordu. Onun için birkaç gazeteye haber servisi yapıyordum. Milliyet Gazetesi, Anadolu Ajansı ve TRT’nin 15 yıl dolayında muhabirliğini yaptım. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin birincilik ödülünü alan ilk Mardinli muhabirim. TRT GAP Televizyonunda yıllarca bölgedeki haber gelişimleri yorumladım, halen TRT Diyarbakır Radyosunda, Mardin’i ve Mardin’deki gelişmeleri ve özle günleri dillendirmeye anlatmaya devam ediyorum. Kamu görevinden emekli olduktan sonra mahalli bir gazetede çalıştım, Mardin Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevini üstlendim. Türkiye genelinde Mardin ve yaşam konulu 29 fotoğraf sergisi açtım.

-Mesleğe ilk başladığınız günden bu yana meslekteki değişim ve dönüşümleri nasıl görüyorsunuz?
Mesleğe ilk başladığımız yıllarda, gazetecilere farklı bir saygınlık vardı. Bunun yanında gazetecilerin doğru haberciliğine inanılırdı. Bir olayın ve gelişmenin doğruluk kaynağı gazetedeki haberdi. İnsanlar “Gazetede okudum” der, olayları gerçekliğini ifade ederdi. Gazeteci toplum içinde ve kamu kesiminde saygın bir yer ve konumdaydı. Habere gittiğimiz zaman vatandaşlar yardım etmek için ellerinden geleni yaparlar, sorunlarını ve sıkıntılarını samimiyetle ve inanarak anlatır, işimizi kolaylaştırırlardı. Yeri geldiği zaman da tehlikelerden korurlardı. Zaman içinde gazetecilere olan güven azaldı. Baskılara direnen, haklının yanında, haksızların karşısında duran gazetecilerin yerini, yandaş gazete ve gazeteciler aldı. Kalemini kıran ama satmayan gazetecilerin sayıları azaldı. Merdiven altı gazeteler türedi. Methiyeler düzen gazeteciler yöneticiler nezdinde değer bulmaya başladı. Gerçekleri yazan, haktan, hukuktan yana, haksızlıklara karşı dik duran gazeteciler sevilmez ve istenmeyen hale geldi. Ama şuna inanıyorum kısa bir süre sonra, yağ ve yağdanlık taşıyıcıları utanacak, gerçek gazetecilik yapanlar da gururla mesleklerini sürdürecek. Herkesin, ama herkesin gün gelecek hukuka ve basına ihtiyacı olacak.

-Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Federasyon Başkanlığını 4 dönemdir sürdürüyorsunuz. Bu federasyonu tanıyabilir miyiz, amacınız nedir?
Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığı görevini, 9 İl’de bulunan Gazeteciler Cemiyet Başkan ve Yönetiminin omuzlarıma yüklemeleri, bir taraftan beni mutlu ederken bir taraftan da bu ağır yükü hakkıyla taşımanın sorumluğunun hassasiyetini yaşıyorum. Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinde mesleki dayanışma kuruluşu gazeteciler cemiyetlerinin, sorunları ve sorumluluklarının doğurduğu sıkıntıları göğüslemek, mesleki sorunlarımızı çözmek ve haksızlığa uğrayan arkadaşlarımızın yanında durmayı, eğitim, seminer ve toplantılarla eksiklik ve aksaklıkları güç ve iş birliği yaparak gidermeyi amaçlıyoruz. Mesleki alanda başarılı arkadaşlarımızı, genç meslektaşlarımızı teşvik ederek önlerini açmanın yanında, mesleğe katkıda bulunan, mesleğin onurunu omuzlarında taşıyan meslek büyüklerimizi de onure etmeyi unutmuyoruz.

-Sizce gazetecilik ölüyor mu?
Gazetecilik ölmüyor. Dejenere olan, yanlış zeminlere kaydırılmaya çalışılan gazetecilik mesleği, küllerinden yeniden doğacak hem de daha güçlü bir şekilde şekillenecek. Gazetecilik Mesleği, sevdalısı için bağımlılık yaratan bir meslek. Gazeteci her gün yeniden doğar. Biten gün ile birlikte yeni bir gün ve yeni haberler üretmenin mücadelesi başlar. Haberi koparmanın, atlatmanın, fotoğraf çekerken deklanşörün çıkardığı sesin verdiği haz, haberin gazetede yer almasının verdiği mutluluğunu tarifi yok. Yaşayan bilir. Hele bir yaraya merhem olunduysa, hele birinin sorununa çözüm olunduysa. İdeali için, doğrunun, haklının yanında, inandığı gelişmeleri haberleştirmek, kamuoyuna duyurmak ve yetkililerin dikkatini konu üzerine çekmek için hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyen bir mesleğin ölmeyeceğine inanıyorum.

-Deneyimli bir gazeteci olarak ülkenin siyasi sorunlarına bakışınızı da merak ediyorum. Sizce Kürt meselesinin çözümü mümkün müdür?
Ülkenin siyasetini, plansız ve günü kotarma anlayışının hakim olduğu bir düzlemde görüyorum. Hamasi ve kavgacı, ötekileştirici söylemler, topluma ve ülkemize zarar verdiğine inanıyorum. Kürt sorunu veya meselesi, bir Türkiye meselesi ve sorunudur. Çoğu zaman inkâr edilen, inkar edilirken de doğruluğuna parmak basılan bir sorun. Kürt var ise Kürtlerin sorunu da olacak. Kürtler Türkiye’de yaşıyorsa bu sorun Türkiye’nin de sorunudur. Bir doğa olayı gibi bir yaşam felsefesi entegresi gibi, su varsa suyun sorunu, orman varsa ormanın sorunları olur. Kürt meselesinin çözümü, oldukça derin ve çok yönlü bir konu. Türkiye’nin siyasi yapısı, tarihsel ve kültürel farklılıklarla şekillenmiş. Kürt meselesi, ülkenin en uzun süreli ve karmaşık sorunlarından biridir. Bu sorunun çözümü için birkaç önemli konuya değinmek gerekir. Kürt meselesinin silahla çözülemeyeceği noktasında herkes hem fikir. Meselenin çözümünde, demokrasinin derinleşmesi ve insan haklarının daha etkin bir şekilde korunması önem arz ediyor. Kürt kimliğinin tanınması, kültürel hakların verilmesi, dil ve eğitim haklarının sağlanması gibi adımlar, sorunun çözülmesi açısından kritik rol oynar. Kürt vatandaşlarının kendilerini ifade edebilmesi ve kendi kimliklerini özgürce yaşayabilmesi, toplumsal barışa katkı sağlar diye düşünüyorum. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bölgesel sorunların daha yerinde ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlayabilir. Ancak bu tür adımlar, merkezî yönetimin sınırlarını zorlamadan ve bütünlükçü bir yapıyı koruyarak hedeflenebilir. Silahlı grupların faaliyetleri, Kürt meselesine dair çözümün önündeki büyük engellerden biridir. Silahlı mücadele ve terör, her iki tarafın da büyük kayıplar vermesine neden olmuş, şiddet içermeyen bir çözüm sürecine dönülmesi, karşılıklı güvenin sağlanması adına büyük önem taşır. Bu da, diyalog ve müzakere süreçlerinin ön plana çıkmasıyla mümkün olabilir. Sonuç olarak, Kürt meselesinin çözümü için temel unsurlar arasında eşitlik, insan hakları, demokrasi, ekonomik kalkınma ve şiddetsiz diyalog yer almalıdır. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, kalıcı bir çözüm süreci mümkün olabilir. Ancak bu süreç, sadece Kürtlerin değil, tüm Türk halkının huzuru ve güvenliği için önemli bir adımdır. Geçmişten bugüne, çözüme kavuşturulmak istenen Kürt meselesini engelleyen, çözülmesini istemeyen bir güç bir çıkar odağı var. Bunları iyi gözlemlemek, tespit etmek ve ona göre yol haritası çizmek gerekir. Milliyetçi cepheden beklenmeyen çözüm odaklı çıkışların, dillendiriliyor olması, sorunun ortaya çıkan ve büyüyen ciddiyetinin bir göstergesi gibi duruyor.

-Mardin, artık bir dünya kenti olma yolunda ilerliyor. Mardin’le ilgili bir hayaliniz var mı?
Mardin için hayal değil hedeflerimiz var. Dünya Mardinlileşirse, dünyada sorun kalmaz. Dillerin ve dinlerin birlikte yaşam bulduğu bir dünya şehrini, güzelleştirmek, tanıtmak ve dünyaya örnek olmasını hedeflemek insan olmanın gereği ve her insanın görevidir. Gelin hep birlikte Mardinli olalım, dilini, inancını sormadan, yaratandan ötürü yaratılanla kucaklaşalım.

 

 


Editor : Yusuf Kavak
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER