Röportajlar

TOPLUM NEREYE GİDİYORSA EDEBİYAT DA ORAYA GİDİYOR

TOPLUM NEREYE GİDİYORSA EDEBİYAT DA ORAYA GİDİYOR

TOPLUM NEREYE GİDİYORSA EDEBİYAT DA ORAYA GİDİYOR
25-06-2024 21:53

 

Elif Yıldırım - Yazar

E’nin Kadrajı - İnstagram: elif.yildirimn

 

Muazzez Uslu Avcı:

Aksaray'da doğdu, 14 yaşından beri İstanbul'da yaşamaktadır. İşletme Fakültesini bitirdi. Gençlik yıllarında devrimci siyasi faaliyetlerde bulundu. Sendika, kültür sanat dernekleri gibi kurumlarda yöneticilik yaptı. Çeşitli gazetelerde makaleler yazdı ve yazmakta...

Şiirleri, hikâyeleri ve yazıları; Die Brücke (Almanya), Güney, Suje, Maya Kültür gibi dergilerde yayımlandı. Die Brücke dergisi 5 adet şiir kitabını Almancaya çevirdi. Şiir ve yazıları çeşitli kitap ve antolojilerde yer aldı. Halen edebiyat ve yazın işleriyle uğraşmakta ve yeni deneme ve şiir ve çocuk edebiyatı üzerine kitap dosyaları üzerinde çalışmaktadır.

ŞİİR KİTAPLARI:

Bahardandır, Komşu, Üstüm Başım Tozpembe, Çiçeklere Gidelim, İsyan Makamı, Favori, Sakla Beni Anne, Sus'un Gizi, Kı(s)sa Dizeler, Söz Düştü-Toplu Şiirler, Öteki, İst.: 2019.

ÇOCUK KİTAPLARI:

Kız İşi - Erkek İşi, Savaş Çok Acımasız, Böcek Cek Kelebek Bek ve Arı A'nın Maceraları, 

Bilgisayarda Kaybolan Arkadaş, Aslan Kralın Sonu, Yaşamın Anlamını Arayan Çocuk,

Kendini Değiştiren Çiçek, Martı Balıkçı Dükkânı, Filozof Notalar, İşçi Arı Sarıkafa, Orman Halkının Sofrası, Meraklı Arjin

DENEMELERİ:

Dil Altından Notlar, Kaburga Cadıları, Diyalogus

 • Edebiyatınızı ve sizi çok seviyorum. Ama sizi tanımayanlar ya da tanımak isteyenler için Muazzez Uslu Avcı kimdir?

Kendimi anlatmak en çok zorlandığım meselelerden biridir. Ve zaten insan kendini objektif olarak anlatamaz da diye düşünmekteyim. Kısaca biyografim; Anadolu’nun, meşakkatli hayat koşullarından ya da acıklı bir ironiyle ''Anadolu’nun yanık bağrından'' koparak İstanbul'a geldiğimde 14 yaşlarında falandım. Yaşamım daha çok İstanbul’da şekillendi. Orada genç oldum, orada olgunlaştım, okudum,  çalıştım, evlendim ve hâlâ da İstanbul'da yaşamaktayım. Uğraş alanım edebiyat, politika...  Şiir, deneme ve çocuk edebiyatı uğraş alanım oldu. 12 adet çocuk kitabı, 6 kitaptan oluşan toplu şiirler ve birkaç tane de deneysel kitabım var. Hayatı toplumdan soyut yaşamıyorum. Toplumda ne oluyorsa her insan gibi ben de payımı alıyorum. Malumunuz, Türkiye, bir sanatçıya, edebiyatçıya, düşünüre yaşamak için pek cömert değil. Bu engeller içinde var olma savaşı vererek, mevcut durum ve koşullara uygun yaşayarak ayakta kalmaya çalışıyorum. Yurt içi, yurt dışı panellere, seminerlere, etkinliklere fırsat buldukça katılmaya çalışıyorum. Yazın ve yayın alanında bir şeyler üretmeye çalışıyorum... Gerisi malum, yaşamaya dair şeyler...

• İyi ki okudum dediğiniz bir kitabın kahramanını seçseniz, hangi kitapta, hangi kahraman olurdunuz?

Çok fazla iyi kitap okuduğum için seçkide zorlanıyorum. Roman çok az okuduğum türdür. Daha fazla sosyoloji, felsefe ve tarih üzerine okumalar yapmaktayım. Ancak gençliğimde okuduğum bir kitaptan örnek verirsem,  Bulgar,  Mitka Ognyana Grıbçeva'nın yazdığı  ''Seni Halk Adına Ölüme Mahkûm Ediyorum''da ki Mitka olmak istemiştim. Şu yaşımda ise özendiğim bir kitap kahramanım yok.

• Gelecekten korktuğunuz anlar oluyor mu? Gelecekle ilgili endişeleriniz nelerdir?

Gelecekten korkmak, geçmişini ve şimdisini iyi yaşayamamış bir ülkede herkes kadar ben de endişeleniyorum. Ancak geleceğe şekil vermek ve değiştirmek de biz insanlara bağlı olduğuna inanarak, korkmaktan çok akılcı bir yöntem ile üstesinden nasıl gelirime kafa yorarım. Eğer umudumu asgariye indirerek konuşursam, geleceğe dair pek de güzel şeyler olmayacağına inanıyorum. Çünkü gittikçe vahşileşen, doymaz bir sömürü sarmalına güçlünün zayıfı harcadığı/harcayacağı dönemlerin çok daha uzun süreceğini düşünüyorum. Ve tüketemeyen, maddi gücü olmayan insanın zenginler tarafından çöp olarak görüldüğünü düşünüyorum. Eğer bu vahşi döngü bitmez ise insan nüfusunun bile azaltılacağından endişeliyim. Doğanın, ekolojinin günbegün yok olduğu çağımızdan sonraki felaketlere endişeleniyorum... Ve yine de insansı bir duygu olan umuda sarılarak, insanın özgürlüğünden ve geleceğinden vazgeçmeyerek mücadele edeceğine güvenmek istiyorum...

TOPLUM NEREYE GİDİYORSA EDEBİYAT DA ORAYA GİDİYOR

• Edebiyat nereye gidiyor, son zamanlarda yazılmış öykü ve şiirlerle ilgili bir düşünceniz var mı?

Toplum nereye gidiyorsa edebiyat da oraya gidiyor. Toplum ne kadar yozlaşmış ve çürümüşse edebiyatta o kadar yozlaşıp çürüyor. Hele ki, baskıcı sistemlerin ilk iğdiş etmeye çalıştığı bir alandır edebiyat ve sanat. Şimdi günümüze bir bakalım edebiyatta neler oluyor: Okurun olmadığı bir toplumda yazar bolluğu, niteliksiz, sırf öznel iç dökmelerden oluşmuş bir yığın roman, hikâye şiir kitapları basılmakta. Bu kadar niteliksiz bir edebiyat alanını oluşması nedendir? Gittikçe yalnızlaşanın iç dökmesi mi? Sosyal medyaların zuhur etmesiyle birlikte bir görsel şölene dönen etkinlikler, söyleşiler, festivaller... falan kitap yazan kişisinin ön plana çıkma arzusu mu? Bunca niteliksizleştirilmiş, kıymetsizleştirilmiş, sıradanlaştırılmış insanın sırada çıkma çabası mı? Hiçliğe ve boşluğa düşme endişesi mi? Ölümsüz olma, eser bırakma kendini kutsallaştırmak arzusu mu? Her neyse, şiir yazarak, roman yazarak, kitap çıkararak kimse ne sıradan çıkar ne de kutsallaşır. Zira bu her şeyi kemirip yok eden yamyam sistemde hiçbir şeyin kutsallığı yok artık. Her şey çarçabuk tüketilen bir meta durumuna geldi… Ün, şan, popülerlik falan da gelir geçer ve çabucak tüketilen şeylerdir. Yazın, düşün alanında artık fikirlerimizi hikâyelerimizi, şiirlerimizi paylaştığımız sosyal medya portalleri var. Ve o portallerin de tıpkı zaman ırmağı gibi akışları var. O akış içinde bir an görünüp yok olmaktayız... Ünümüz, şanımız, görünürlüğümüz bir yapay zekânın zaman harmanında savrulup gidiyor. Ve görünür olan ise en çok parası, mülkü olanlar. Bir de bu sistemin eteğine tutunmuş, onlarla işbirliği kurmuş popülist yazar-çizer tayfası var. Bunların ömrü de bir saman alevi gibi olacaktır. Eh bunca kitap çıkarma arzusundan ortaya çıkan paracı yamyam yayınevleri varken... Vasat kitaplarla kitap kapağı cilalayanlar yani… Belki de gerçekten iyi yazan birçok yazar adayı sırf bu maddi zorluklardan kendilerini var edemiyorlardır da...

ÇÜRÜYEN HER ŞEYİN YERİNE YENİ BİR ŞEY YEŞERİR

• İnsan olabilmenin ağırlığını sizin gibi birinden dinlemeyi çok isterim. Bunu kısa da olsa anlatabilir misiniz?

İnsan olmak, içi doldurulamayan bir boşluk neredeyse… İnsan olabilmek, içi doldurulması çok zor bir deyim. Kim kime göre insan mesela? Çıkar birliği içinde olanların çoğu birbirini ''İyi insan'' olmakla tanımlar. Ama çıkar ilişkisi bozulunca tüm iyilikler biter... İnsan olmak ahlâklı olmaktır belki de. Ama hangi ahlâk? Dinlerin ve devletlerin buyurduğu yaptırımcı ahlâk mı? Yoksa vicdani ahlâk mı? Din ve devletler olmasa ''Hırsızlık yapabilir miyim, cinayet işleyebilir miyim, tecavüz edebilir miyim?''  Bunlara hayır diyen insan ahlâklı insandır. Ahlak insanın evrim süreciyle oluşmuş olan bir yasadır. Bunun için ne din ne devlet ahlâkına ihtiyaç yoktur... Eğer ahlâkı da içeren insana ait evrensel bir etikten yola çıkarsak, tanımı çok basittir: Hak yeme,  hasetlik yapma, bencil olma, sevgi, başkasının emeğini sömürme, hırsızlık yapma... Taa M.Ö.  Antik Yunan filozoflarından beri insan olmanın, etiğin, ahlâkın kriterlerine kafa yorulmuş.  Epiktetos,  "Katlanmaktan bizzat kaçındığın şeyi başkalarına dayatmaya kalkışma." demiş.  Konfüçyüs, "Başkalarının sana yapmalarını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma." demiş...

Ama çağımız için insan olmanın koşuluna bakarsak insanlığın çürüyen yüzünü görürüz... Çürüyen her şeyin yerine yeni bir şey yeşerir felsefesine inanan biri olarak, insanlığın, insan olmanın da bir gün onarılabileceğine inancımı kaybetmek istemiyorum...

• Yazma sevdası hep var mıydı, birinden ya da birilerinden ilham alarak mı başladınız?

Belki de çok okumakla ilgili olmalı. Ehh oku oku bir yere kadar.  Bu birikimler sonra bilincinizde, bilgi dağarcığınızda kabara kabara taşmak istiyor. Ancak yazma sadece bir sevda işi de değil, yaratı yeteneği ve iyi bir dil ve kurgu yeteneği de istiyor galiba...

• Bir kadın olarak ve bir kadın dergisine verdiğiniz cevaplar için son bir sorunun cevabını rica etsem; bir sihirli değneğiniz olsa ve bir hakkınız olsa o sihirli değnekle ne yapmak isterdiniz?

Sihirli değnek! Tam da kadınına sordunuz. Hiç bir sihire, mistizme inanmayan katı bir materyaliste :))) Ama sırf fantezi olsun diye cevap vereyim sana güzel ve akıllı kadın kardeşim.

Bir sihirli değneğim olsa, önce çocuklara kötülük yapan herkesi yok ederdim, sonra bu dünyayı kendi hırs ve şatafatları için yaşanmaz hale getiren tüm pislikleri ortadan kaldırırdım...


Editor : Kadraj Dergisi
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER