Bukalemun Başarısı
Başarı denince aklınıza ne gelir?
Bu soruyu on kişiye sorsanız, eminim yüz farklı cevap alırsınız.
…
İnsan psikolojik olarak çok güçlü bir varlıktır ve çoğu insanın, ergenlik dönemlerinden başlayarak tanıştığı ve edindiği onlarca savunma mekanizması vardır.
Psikolojik olarak kişinin güçlü olmak ve ayakta durmak amacıyla edindiği bu savunma mekanizmaları kişinin psikolojisini saldırılara karşı koruyan birer kalkan gibidir.
Doğar doğmaz, ailenin, toplumun, çevrenin, doğanın, kültürün, geleneğin, absürt olacak belki ama sözüm ona kendisini korumak maksadıyla gerçekleştirdiği saldırı ve baskıya karşı muhafaza eder…
Kişi bu baskı ve saldırıları bertaraf edebilmek için birçok kavramı kendini merkez alarak tanımlamaya çalışır.
Kendini merkez alarak yaptığı tanımı bile, yaşadığı kimlik bölünmeleri ve iç çatışmalarla birden fazla kez ve birbiriyle çelişir biçimde ortaya koyar.
Kavram olarak ‘başarı’ tanımı ve anlamı; değişken canlı bir varlık olarak önümüze çıkar. Her bireye göre ve bireyin iç çatışmaları ve farklı dönemlerine göre devamlı değişir.
Neye ve kime göre olduğuna bağlı olarak, on kişiye ‘Başarı nedir?’ diye sorsanız yüz farklı cevap alırsınız.
Başarı nedir ve nasıl ölçülür?
Sahip olduğunuz maddi varlıklarınızla mı ölçülür? Ya da sahip olduğunuz kimlikler, isminizin önüne kattığınız sıfatlarla ve edindiğiniz mevkilerle mi? Banka hesaplarınızdaki mevduatın ardındaki sıfırlarla mı?
Oturduğunuz evin büyüklüğü ve bindiğiniz arabanın konforuyla mı?
Peşinize taktığınız ve nereye derseniz oraya sürükleyebildiğiniz insan sayısıyla mı?
Her neye inanıyor ya da savaşını veriyorsanız yanınıza kattığınız nefer sayısıyla mı?
Ya da daha kötüsü karşı cepheden aldığınız canla mı?
Nedir başarı?
Belki de bir şeyler kazanayım derken kendini kaybetmek zorunda kalmamak, o şeylere bedel kendini bırakmamaktır…
Ve o kazandığınız servete, mala, mülke ya da zenginliğe hamallık ya da bekçilik etmemektir. Dilediğinizi giymek, dilediğinizi söylemek ve istediğinize dilediğiniz kadar dilediğiniz biçimde gülümseyebilmektir belki de…
Hani Alman filozof Erich Fromm’un, ‘Sahip Olmak ya da Olmak’ adlı eserinde anlattığı, sahip olmak için olmayı bedel vermemek yani…
Toplumun önüne koyduğu ezberin ve o ezberlerden sağılmış başarı tanımının mutlu ettiği kaç kişi tanıyorsunuz?
Ben hiç tanımadım!
O zaman nedir başarı?
Dönüp geçmişinize baktığınızda kaç değişik şekilde başarıyı tanımladığınızı düşündünüz mü hiç?
Ve en güncel başarı tanımında, aslında kendinizi tanımladığının farkında mısınız?
Değiştiğinizde ve dönüştüğünüzde başarı tanımızın yeniden değişeceğini biliyorsunuz değil mi? Tıpkı bir bukalemun gibi…
Kimin elindeyse ve o kim neredeyse, kiminleyse, değişen, dönüşen ve gerçekliğinizi gizlemekte mahir bir bukalemun…
Tutup yarın, bende de niteliği değişecek bir başarı tanımı yapacak değilim ki, başarının; kişinin dışında klasik anlamda bildiğimiz maddi ölçeklerle ölçülebilecek bir olgu olmadığını düşünüyorum.
Buna rağmen kişinin kendini, iyi, mutlu ve güçlü hissettiği, dilediği kişi olmak konusunda özgürce çaba sarf edebildiği ve aynı fırsatı kendi gibi düşünmese bile ötekine de sağlayabildiği, başkasını yaşamak zorunda kalmadığı, sahip olmak yerine; olmak konusunda yol alabildiği ve kişinin salt kendinin ölçebileceği bir anın resmi gibidir.
Gençliğimde nerde okuduğumu hatırlamadığım ama her daim belleğimde canlılığını koruyan bir söz var ki bana rehberlik etmeye devam eder, ‘’Çabamın yegâne ve tek ödülü yine kendidir.’’
Dergimizin bu sayısında farklı sektörlerden, farklı kimlikleriyle insanların başarı hikâyelerine kulak verdik.
Başarı adına farklı ve güzel örnekler koymak istedik önünüze.
Sizin de tanımı ve anlamı her neyse kendi başarınıza kavuşmanız umuduyla…